Difteri

Hastalık günümüzde çok nadir olarak görülmektedir. Eski Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkelerde (Rusya, Ukrayna, Azerbeycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Moldova, Tacikistan, Özbekistan) 1990-1993 yılları arasında difteri salgınları görülmüştür. Bu ülkelerle ilişkili olan diğer Avrupa ülkelerinde (Bulgaristan, Estonya, Almanya, Latvia, Litvanya, Polonya vs.) ve A.B.D.'nin bazı eyaletlerinde difteriye bağlı küçük salgınlar zaman zaman görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde 1987'de Elazığ'da küçük çaplı bir difteri salgını görülmüştür. Almanya, Finlandiya, İtalya, İngiltere gibi Avrupa Ülkelerinde 1990'dan sonra 20-32 arasında değişen sayıda difteri olgusu bildirilmiştir. Türkiye’de 1997 yılında 2, 1998 yılında 6, 1999 ve 2000 yıllarında ise 4’er vaka Sağlık Bakanlığı’na rapor edilmiştir.

Ülkemiz için hem özellikle eski Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelere ve Doğu Avrupa ülkelerine ticaret amaçlı ve turistik gezilerin sayısındaki artış nedeniyle, hem de aşılamanın yetersiz olduğu yörelerde zaman zaman ortaya çıkabilmesi açısından difteri önemli bir hastalıktır.

Kuluçka süresi 2-5 gündür. Yani hastalık mikrop solunum yolu ile alındıktan 2-5 gün sonra ortaya çıkar. Difteri hastalığının belirtileri 3 dönem halinde görülür.

İlk dönemde hastalık etkeni, vücudun bir bölgesine (genellikle boğaza) yapışır ve üremeye başlar. Bu üreme döneminde salgıladığı toksin kana karışarak toksemi adı verilen genel enfeksiyon tablosunu ortaya çıkarırlar. Toksemi oldukça tehlikeli bir tablodur. Vücudun bütün organları, başta kalb olmak üzere, dokuları kana karışan toksin ile normal işlevlerini tam olarak yerine getiremezler. Bu ağır tablo hastalığın 2. dönemidir. Difteri'nin 3. dönemi ise hastalığının 3. haftası ile 7. haftasına kadar süren zamanı kapsar. Bu dönemde hastalık felçlerle sonuçlanabileceği gibi, ölümle de sonuçlanabilir.

Bademcik difterisi:

Hafif ateş, halsizlik, boğaz ağrısı ile başlar.Bademcikler üzerinde gri, kaldırılınca kanayan zarlar oluşur.Mikrobun yaydığı zehirli salgı miktarına bağlı olarak bademciklerin dışına da yayılabilir.En büyük tehlikesi kalp yetmezliğine ve sinir felçlerine neden olabilmesidir. sebep olabilir.

Gırtlak difterisi:

Ses kısıklığı ve solunum zorluğu yapabilir. Gırtlağa yayılan zarların parçalanması sonucu solunum yoluna gitmesi ve solunumu engellemesi sonucu ortaya çıkan ani ölümler en büyük tehlikesidir.

Deri difterisi:

Ciltte keskin sınırlı, üzerleri zarla kaplı, ülser şeklinde yaralar oluşturur. Diğer tiplere göre daha az tehlikelidir.

Burun difterisi:

Genellikle nezle şeklinde başlar. Kötü kokulu, hızla artan ve burunda tıkanmalara neden olan gri-beyaz zarlar oluşur.Mikrobun zehirli salgısına bağlı tehlikeler daha seyrektir.

Difteri Aşısı

Difteri aşısı bakterinin esas zararlı etkileri ortaya çıkaran toksininin zararsız hale getirilmiş şeklinden (toksoid) oluşur. Yani hastalığın kendisinden değil, kalb yetmezliği ve sinir felçleri gibi sekellerinden korur.

Difteri aşısı tek başına değil, boğmaca ve tetanoz aşıları ile birlikte uygulanmaktadır. Bu aşı üç hastalığın baş harflerinden oluşan DBT aşısı veya halk arasında karma aşı olarak adlandırılır. Altı yaşından sonra içindeki toksoid miktarı 12 kat azaltılmış olan ve “d” şeklinde gösterilen aşı tetanoz ile birlikte (dT) uygulanır.

Difteri - tetanoz - boğmaca (DBT) aşısı

Bu aşı çocuğu üç hastalığa karşı da yüksek oranda korur. Difteri ve tetanozun zararsız hale getirilmiş toksinlerini ve ölü boğmaca mikrobunu birarada içerir. Boğmaca mikrobunun yan etkilerinin fazla olması nedeniyle, son yıllarda tam ölü bakteri yerine, boğmaca bakterisinin toksinlerini içeren ve hücresiz (aselüler) boğmaca aşısını içeren, “DaBT” şeklinde gösterilen bir aşı da mevcuttur. Bu aşı tam hücreli aşıdan daha etkili değildir, ancak yan etkileri daha azdır.

DBT aşısı tam etki sağlamak ve uzun süre korumak için çocukluk döneminde 5 defa yapılmalıdır. İlk 3 aşı en az 4 hafta ara ile yapılır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın aşı programına göre ilk 3 doz 2., 3., 4. aylarda, 4. doz 16-24 ay arasında, 5. doz ise ilköğretim 1. sınıfta uygulanmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde 2., 3., 4., 15-18. aylarda ve 4-6 yaş arasında uygulama söz konusudur. Bu farklı uygulamalar arasında etkinlik yönünden fark yoktur.

Aşının yan etkileri

En sık rastlanan yan etkiler çocukların yaklaşık olarak üçte birinde ortaya çıkan ve aşı yapılan yerde hassasiyet, ağrı, kızarıklık ve şişlik şeklindeki reaksiyonlardır. Bu reaksiyonların görülme olasılığı dördüncü ve beşinci dozlardan sonra daha fazladır. Genellikle aşıdan sonraki iki gün içinde ortaya çıkar. Bazı çocuklarda, dördüncü veya beşinci DTaB aşısının ardından, aşının yapıldığı kol yada bacak tamamen şişebilir. Bu şişme, aşıyı izleyen ilk üç günde gelişir ve ardında herhangi bir iz bırakmaksızın, yaklaşık 4 gün devam edip, kendiliğinden düzelir. Bu durumda telaşlanıp, antibiyotik başlamanın bir yararı yoktur. Yaklaşık olarak aşılanan her 20 çocuktan birinde ateş, beş çocuktan birinde de halsizlik, iştahsızlık ve huysuzluk görülebilir. Bu reaksiyonlar da 4. ve 5. dozlardan sonra daha sıktır ve kendiliğinden düzelir. Yan etkiler bazı çocuklardadaha şiddetli olabilir. Her 3 000 çocuktan yaklaşık birinin ateşi, 40º C’a veya üzerine çıkabilir. Nadiren aşılanmanın ardından 3 saat veya daha uzun bir süre nedensiz ağlama gözlenebilir. Yaklaşık her 14 000 aşıda bir kısa süreli kasılma nöbetleri (konvülsiyonlar) gelişebilir. DTB aşısından sonra gelişen kasılma nöbetleri genellikle aşının bizzat kendisine değil, neden olduğu ateş yükselmesine bağlıdır. Halk arasında “havale” adı verilen bu gibi nöbetler ortaya çıktıklarında telaşa neden olabilirlerse de kısa sürede sona erer ve çocuğa herhangi bir zarar vermez. Bu nöbetleri önlemenin en etkili yolu ateş ortaya çıktığında çocuğa bir ateş düşürücü şurup vermektir. Kasılma nöbetleri bazan DBT aşısı içerisindeki boğmaca toksinlerine bağlı olabilir, bu daha ciddi bir yan etkidir. Heriki durumda da çocuğun bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir. Çok nadir olarak çocuklarda ileri derecede uyuşukluk ve hareketsizlik ve beyin iltihabı bildirilmişse de, bu yan etkiler o kadar seyrektir ki, aşıya mı bağlı olduğu, yoksa tesadüfen başka nedenlerle gelişen hastalığın aşı sonrası mı farkedildiği tam olarak bilinmemektedir.

Aşının etkinliği ve difteri, boğmaca ve tetanoz gibi üç tehlikeli ve öldürücü hastalığı çok etkin olarak önlediği dikkate alındığında, yan etkiler göze alınabilecek kadar seyrek ve hafiftir. Bu nedenle her çocuk mutlaka bu aşı ile aşılanmalıdır.

Aşının yapılmaması gereken durumlar:

  • DBT aşısı boğmaca içeriği nedeniyle, bazı çocuklara yapılmamalıdır. Bu durumda DBT yerine DT (difteri-tetanoz) veya altı yaşından büyükse dT aşısı uygulanır:
  • Bir doz DBT aşısı sonrasında şiddetli (yaşamı tehlikeye sokan) allerjik reaksiyon gelişen bir çocukta, daha başka bir doz uygulanmamalıdır. 
  • Bir DBT aşısı dozunu izleyen 7 gün içerisinde ensefalopati (beynin etkilenmesi sonucu gelişen koma hali) gelişen bir çocukta daha sonra, boğmaca aşısı içeren hiçbir aşı yapılmamalıdır.
  • Bir DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde ateşi 40,5 ºC’nin üzerine çıkan bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  • Bir DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde hareketsizlik ve şok tablosu gelişen bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz uygulanmamalıdır.
  • DBT aşısı dozunu izleyen 48 saat içerisinde en az 3 saat boyunca veya daha uzun süre devamlı ağlayan bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  • Aşıdan sonraki 3 gün içerisinde kasılma nöbeti gelişen bir çocukta, boğmaca aşısı içeren başka bir doz kullanılmamalıdır.
  • Diğer aşılarda olduğu gibi, hastaneye yatırılacak kadar ağır ateşli hastalığı olan çocuklara DBT aşısı yapılmamalıdır.
  • Altı yaşını bitiren çocuklara ve yetişkinlere boğmaca içeren bir aşı yapılmamalı, difteri için de difteri toksoidi azaltılmış aşı (d), yani dT aşısı uygulanmalıdır.
  • Hücresiz aşı (DaBT) da bu gruplara yapılmaz. Ancak yan etkileri daha azdır.

Yetişkinde aşılama:

Çocukluk çağındaki beş doz aşılamadan sonra her yetişkinin 10 yılda bir dT aşısı ile aşılanması gerekir.

Aşı Çalışma Grubu


Beyaz Hastane